Duygular oyunlar oynar. İnsanlar terk eder. Zaman uçup gider.
Yollarsa; yollar kalır. Güneş fırtınalara mağlup olur; geceler kalır. Bir kişinin arabası uçurumdan yuvarlansa da trafiğin vızırtısı kalır. Birileri gidemez işe o gün, ama binaların ışıkları kalır boş ofislerle.
Ben kalanları severim.
Yola çıkarım, arabamı sürerim. Gece düzensizce ışıldayan binaların, akan trafiğin arasında gezinirim. İşe gidemeyen kişi olmam yolda, arabası yuvarlanan kişi olmam. Kalan trafiğim ben, boş ofislerine rağmen ışığı yanmaya devam eden binayım. Erir yalnız ve küçük benliğim, ağır ismim, Ulysses, ve şehre karışırım. Bana bile sessiz nabzım şehrinkine katılır. Bana bile soğuk kanım şehrinkiyle akar, ısınır.
Gidenler unutulmaz; kalanları hatırlamaya gerek yoktur. Ben kalırım. Beni kimse hatırlamaz.
Arabamı sürerken Ulysses bir isimdir işte. Trafikte ben Ulysses olmam. Gece Ulysses'in yatağına yatmaya mahkum olmam, saatlerce Ulysses'in tavanına bakmaya. Ulysses'in her yaprağı aynı renk takvimi duvarımda durmak zorunda değildir, onun tekdüzeliğini ağır botlar gibi giymem gerekmez ayaklarıma.
Peki ne tutar bu isimsiz kişiyi?
O tavan da yoksa.
Ben kalırım; arabamı sürdükçe. Gidenler insandır; isimleri vardır onların, ayrı ayrı yüzleri; gidenler unutulmaz. Kalanlar sayıdır işte, milyonlarca kişi sorumsuzluklar yapar; kalanları hatırlamaya gerek yoktur.
Öyleyse ben de yola çıkarım.
Milyonlarca sorumsuz olurum. Ansızın belirlerim rotamı, canım ne istiyorsa yaparım yolumda. Tek bir günlük. O milyonlarca sorumsuzun her biri olurum, hiçbiri de olmam aynı zamanda; kalırım, arabamı sürdükçe.
Öyleyse ben de yola çıkarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder