16 Ocak 2010 Cumartesi

Kale(m)

Kale(m)de oturmuş düşünüyorum. Rüya görmek Uyku Diyarlarına yakışırmış bir tek. Ben Rüyaları insanların dünyasına getirdim. Kötü müyüm ben? Onları gözlerim olmadan gördüm, onları bedenimdeki deftere çizerek gördüm. Garip miyim ben?..Şimdiyse sanki Uyku Diyarlarına gitmeme gerek yokmuşçasına bedenimdeki defter karşı çıkıyor. Uyutmuyor beni. O kadar güzel ki deftere çizdiklerim... Mürekkep kıyamıyor çizdiklerime, defterden ayrılamıyor. Defterse Renksizlik'e düşmek istemiyor. Sanki benim ellerim çizmemiş gibi, sanki benim ellerimde değilmiş gibi Kalemi(mi) kontrol edemiyorum. Mürekkebin yarattığı yanım bende kalmalarını istiyor hayallerimin, ama ona karşı koyan bir yanım var. Onu Renksizlik yarattı. Biliyorum ki mürekkebi yok ederse başım derde girecek. Biliyorum ki o zaman Uyku Diyarında bile renkleri göremeyeceğim. Ve defter kapanacak, bir daha resim çizemeyeceğim. Çizgileri unutacağım. Kendi sınırlarımda, çizgilerimde hapsolacağım, "sınırsız"a inanmayacağım o sınırların sınırsız olduğunu unutarak. Çirkinliklerle yarattığım güzel fotoğraflarda aradığımı bulamayacağım.Güneşin turuncudan kan kırmızısına dönüşmesi beni düşüncelerimin içinden çekip alıyor. Kale(m)de güneşin batışını izliyorum. Çok hızlı oluyor. Güneş'i tutan ip birden aşağı inerek ipin diğer ucundaki Ay'ı yukarı çıkartıyor. Sonra hava kararıyor ve gökyüzüne yıldızlar atılıyor. Mağralarından çıkan yarasaların sesiyle ürperiyorum. Heryeri kırmızıya boyamak istedikleri belli... Ay'ı da boyayacaklardır eminim.Uykuya dalarken de beni kale(m)den kurtaracak kişiyi düşünüyorum. Bu kale(m)de oturmak çok sıradan artık. Şehri unutmuş gibiyim...

Hiç yorum yok: