8 Kasım 2009 Pazar

Adalet Kapanınca Kestim Saçlarımı

Çok küçüktüm... Sen de çok büyük görünürdün gözüme. Tek bir kez kahkaha attığını gördüm; bana "Hiç büyümeyecek misin sen?" demiş, saçlarımı karıştırmıştın. Ama gözlerin ağlamaya devam etmişti. Gözyaşlarını içine atmaya devam etmiştin. Hiç özgür kalmadı onlar. Biliyordum, sen kendinden bile utanırdın, ağlayamazdın önünde. Senin yerine piyano ağlardı. Notalara işkence ederdin. Nazikçe, yavaşça... Asla istediğin gibi bir sır bulamayacaksın karşında, üzgünüm... Çünkü ben sen olmak istedim. Düşüncelerimizin birleşmesini istedim. Sense sonunun ne zaman geleceğini bilmeden nefes alışımı izledin. Bilmek istemedin. O nefesin ne anlama geldiğini... Neden sana her baktığımda rahatladığımı... Çok fazla problem vardı, farkındaydım. Çalacağın bir nota olmanın herşeyi düzelteceğini sanmıştım. İşkence edeceğin başka bir nota... Yine yanıldım, üzgünüm. Dediğin gibi, hiç büyümeyeceğim ben. Hep küçük, hep korunmasız, hep zayıf... Kelimeler yeterince etkileyici değil bu durumu anlatmak için. Yeterince zarif değiller. Cümleler çok boş, çok yanlış, çok karışık. Aslında çok basit herşey. Herşey yalnızca düşüncelerden ibaret. Ve düşünmek çok hızlı, çok daha zarif... Sen hep çok zariftin, kelimelerden çok uzak... Yine de somut bir şey kadar sert, beni herşeyden koruyan... Evet, herşeyden korudun beni. Kendinden korumak için uzaklaştın, uzaklaştın, yine uzaklaştın. Ama beni asıl koruman gereken şey aramızdaki bu mesafeydi... Çünkü en mutlu olacağım yer piyanonun tuşlarıydı, parmaklarından duygularının aktığı yerdi... Yine kelimeler kaba, yine yasaklar var! Yine senden uzak, yine benim bir parçam... Yine dudaklarındaki melodi, yine ben söylüyorum, yine mahvediyorum. Yine özlüyorum, hem de olmayan şeyleri. Yine küçüğüm. Yine büyüksün. Hep böyle olacak. Yine uzak, yine yasak, yine kaba, yine zarif...

4 Eylül 2009 Cuma

Küçüktü Sanki..Bilmiyorum

Biliyordum.. Böyle olacağını biliyordum. Neden risk aldım peki? Nefret ediyorum..Yalan söylemekten, kendimi zora sokmaktan ve her seferinde bir şeyler kaybetmekten..nefret ediyorum. Şimdiyse hem çok yakın, hem de çok uzak... Tuhaf ama dayanamadığım tek şey bu. Herşeyden daha dayanılmaz.. Ama yine de en iyisi. Bilmiyorum.. Aslında... O kadar da dayanılmaz değil. Beni dibe çekiyor. Bunu isteyemem. Peki ya çekmeseydi..O zaman ne olurdu? Bunları neden yazdığımı bilmiyorum.. Sadece..Yazmalıyım işte. Sanki bir şey anlıyorsunuz ya... Sadee ucu açık saçma sapan cümleler kuruyorum. Neyse.. Bazı şeyler çok karışık. Off. Bunu hisseden tek manyak ben miyim acaba..Bir şeyi hem isteyip hem de istememek gibi. Herşey karıştı. Nerden geliyor bu ses? Aslında umurmda da değil.. Önemli olan seçilen mermi olmamak.

2 Eylül 2009 Çarşamba

Affedersiniz Ama Ben Eminim

Bir varmış bir yokmuş... Özgürlük kulesine tırmanmaya yemin etmiş bir kız varmış...
Özgürlük özgürlük diye yanıp tutuşuyorum o kadar... Peki nerde bu özgürlük? Hayır... Ben özgür değilim. Kim özgür peki? Özgürüm deyip de özgür olan kim var? Yoksa varolmayan bir kavrama bir kelime bulacak kadar acımasız mı insanlar? Peki ya şu sanat? Şu "sanatçılar" gerçekten sanatçı mı ki? Peki ya ben... Sahi ya, ben kimim? Ya da...Kimdim? Ne oldum ben böyle? Böyle olmak istedim mi ki, bu daha önemli bir soru. Saatime önem veriyorum artık... 22:22 olması önemli benim için... Bu iyi mi peki? Geceleri 8 renkli gökkuşağını göremiyorum artık... bunu istemiş olamam! Ne oldu bana... Yere mi indim acaba gökten..
Her şey olup bitmiş, bu kız da seyretmiş...
Ve derken soluğu kesilmiş kızın..
Tuhaftır ama bu onu hafifletmiş. Kendini kuş gibi hissedip sarhoş gibi yürümeye başlamış...
Ne tuhaf dünya, insanlar köpeklerin gözlerindeki derinliklerde kaybolup gidiyor...
Ve derken....
Kocaman bir köpek gördüm yolda. O kadar şirindi ki! Masum masum bakıyordu bana..
Bir köpek görmüş kız. Durup sevmeye başlamış o köpeği... Köpek o kadar sevimliymiş ki kız dayanamamış onu tek başına bırakmaya. Sevmiş de sevmiş... Öyle güzel bakıyormuş ki kıza... Sanki onu anlıyor gibi, sanki teselli etmeye çalışıyor gibi... Kız nefes almanın o güzel hissinden daha iyi bir şey bulmuş, tekrar mutlu olmuş. O köpeğin yanında kalmış hep...Ve hep mutlu olmuş.
İşte gerçekle masalın farkı; O köpeğin yanından ayrıldım. Ayrılamk zorunda kaldım.. Burdan köpeklerin iyi hayvanlar olduğunu anlamış olabilirsin..Evet bu doğru. Ama sonuç sadece bu değil... Başka şeyler de var.. Henüz ben de bilmiyorum ama eminim vardır...Değil mi?

7 Ağustos 2009 Cuma

11:11

Her şeyin değiştiğini sanmıştım biliyor musun... Her şeyin! Aslında evet, değişti. Ama istediğim yönde değil.. Nerde hata yaptım ben? Hayallerimi terk mi ettim yoksa? evet bu olabilir... Ben kitap yazmalıydım. Yzadım da... Sonuna yaklaşmıştım ama.. Sıkıldım, sildim. Gezmek mi? Evet onu istiyorum hâlâ. Yeni şeyler keşfetmek? Evet onu da istiyorum. Eksik ne o zaman? Belki yeniden başlamalıyım o kitaba... Aa dur! Buldum! Hayal gücü eksik... Sorun bu. Ve nedenler eksik, amaçlar eksik. Bilmiyorum.. Bu yazıya başlık olarak ne konabilir sizce? "Nedensiz, Amaçsız, Başlıksız"? Ya da... "Kuş" Neden bilmiyorum.. Dedim ya, nedenler yok. Sadece bu şeyin başında oturup, 100. kere aynı şeyi farklı cümlelerle yazıyorum. Asıl olay ne biliyor musun.. Sıkıldım. Yazmaktan da sıkıldım..Herşeyden. Yalnızca tek bir neden varken şimdi o da sönmek üzere! Ve ben yalnızca izliyorum. Nasıl doğduğuna tahmin yürütmeye çalışıyorum... Olay nefes almak değil. Olay neden bulmak, olay yıldızlar... Bilmiyorum.. Belki de... Bırakmalıyım yazmayı. Sonu gelmez nasılsa...

17 Temmuz 2009 Cuma

Güneş ve Bulutlar

Tam her şeyi gördüm, yaşadım derken aklıma geldi... Hiç gözlerimin önünde ölmemişti birisi. Sadece... Bilmiyorum. Bunu görmek hoş olmazdı. İmkansız yoktu hani diye kızarım kendime... İmkansız yok, kurtar onu! İmkansız yok, kurtarabilirsin... Geceden korkuyorum. Hiç böyle hissetmemiştim. Birisi öldüğünde... Ne olacağını düşünmemiştim. O saniye herşey olur biter, ben orda durur izlerim. Sonrası? Bunu bilmiyorum. Eksik olacak... Çok eksik. Boşluğa düşmek gibi... Yastığımın alınması gibi, geceleri dertlerimi kimseye anlatamamak... İnsanların önünde ağlamayı sevmem. Zayıflık belirtisidir bu... Bir şekilde, bazı şeyleri elinden alır. Damlalarla sürükler sanki... Ama bu sefer öyle değil, olmayacak. Kendimi... Bilmiyorum anlatamıyorum. Sanırım çekiniyorum... Özgürlük yok. Gözyaşları nehirler gibi akmalı, en az onlar kadar göze çarpmalı! Çünkü olay böyle işler, çünkü önemli... Çünkü acı çekmeliyim, bu yazılar neden yazılıyor sanıyorsun!? Hayır... Kızgın değilim aslında. Sadece terketmek istiyorum. Herşeyi... Herşeyi. Güneş doğana kadar da dönmemek... Gerçek bir ev... Çok mu şey istiyorum? Yağmur yağmasını istiyorum, yağmurda koşmak istiyorum! Ama tek başıma olmaz... Şu an beni düşünen biri olsun yanımda. Her an beni düşünen biri, beni önemseyen biri... Onunla koşalım. Bir ağacın altına oturalım, ben onun omuzunda ağlayayım.. Sonra da birlikte gülelim. Ağacı silelim ya da, ağaç olmasın. Yağmurun altında ıslanalım, sırılsıklam olalım. Ağlarken beni gören ve benimle dalga geçen biri gelsin yanımıza. Ama o kadar mutlu olayım ki, onu takmayayım. Oracıkta bırakalım onu.. Birden gerçek bir dostum belirsin. Gülelim onunla da, o da bizimle gelsin. Üç kişi sarhoş gibi dolanalım. Nedensiz yere bile gülelim. Herşey çok güzelken yağmur dursun, eğlence bitsin. Eve dönelim, herkes delirmişiz gibi baksın bize. Ya da hayır... Yağmur durmasın. Güneş batmasın. Biz hep orda kalalım, saatler dursun... Hep o güzel anda kalalım. Sonra... Sonra bir şey olmasın ya... Hep öyle mutlu mutlu gidelim. Bu kadar sanırım... Evet bu kadar.

10 Temmuz 2009 Cuma

Sel

Bazı şeyler nedensizdir, bir süre sonra bunlardan bıkar insan... Bazılarının çok büyük nedenleri vardır, taşıyamazsın omuzlarında. Peki... Yaşamak için nefes alırken ne için yaşadığını düşündün mü hiç?

Hep istediğim bu değil miydi? Peki neden şimdi nefes almak gereksiz geliyor...? Ölecekmişim gibi gelmiyor artık. Sanki hava olmasa da yaşanır... Hatta bazen.... Hayır, hayır unutmuyorum! Sadece bir geçiş bu, farkındayım. Bunu sürekli hatırlamalıyım evet. Her şeyin düzeleceğini biliyorum...Nasıl olacağı hakkında bir fikrim yok ama yine de eminim.. Yaşamak istemiyorum belki de...Belki de deliriyorum! Belki fazla karamsarım ya da gerçekten inanmıyorum... Gerçekti, gerçekten gerçekti! Eminim ama... Değilim..

Düşünmediysen... Ben düşündüm. Anlık zevkler için yaşıyoruz biz, salaklık belki... Geçip gidecek, gerçek bile değil belki! Ama yaşamak için başka bir nedenimiz var mı? Bunların saçma şeyler olduğunu düşünmüştüm, kendimi de çok iyi kandırmıştım ya... Gerçek değil demiştim, gerçeği görmüştüm işte. Ve bakın kendimi kandırdım yine, sırf anlık şeyler için, birkaç saniye için belki... Nefesime bir anlam vermek için... Hayatta kalmak için..!

Mümkün değil emin olmak.. Dayanabilecek bir direk yokken ortada... Arabalar geçip gitti tabi... Arkalarından el salladım.

Herşey kayıp gitmişken neden hayatta kalmak isteyeyim? Saçma... Ama o durduğunda farklıydı. Onca ışığın ortasında parlak olmayan sadece oydu, ve duran... Tuhaftı, ve belki yalan...

7 Temmuz 2009 Salı

Açık

Az önceki yazım.. Çok karamsar ya:) Bilmiyorum birden neşelendim.:) Yazmaktan sanırım. Aslında silecektim de yazdıklarımı.. Yazık olur yaa:) Tuhaf ya... Birden herşey güzel dedim kendi kendime.. Mutluluğu yazamaz mıyım?:) çiçekler gibi.. Belki rengarenk bir balon..:) İyi yanı da var olayların.. Basit bir şarkı değiştirebilir herşeyi.:) Önemli olan bu zaten; kanatların yokken bile özgür olabilmek!:) Gelecekte bitecek herşey belki çok yakında.. Ama şimdi gelecekte değiliz. Bunu arada sırada hatırlamalıyım.. Siz de hatırlayın.:)

Aralık

Çok güzel bir şarkı gibiydi, hani üzer sizi ama yine de dinlemek istersiniz defalarca... Kısa olduğunu biliyordum. Yıllar; günlerle ölçülebilirdi. Birkaç tane 24 saat; saatleri saniyelere çevirebilirsiniz. Neden mi anlatıyorum bunları? Boş hissettiğim için. Hem öyle hem de çok dolu aslında... Ve çok karışık. Kendimi kaybettiğimi hissediyorum... Sıradanlaşmaya başlıyorum. Bu sorun değil, ben sadece hayallerimi istiyorum... Duygularımı istiyorum -hayır gerçek olanları! Değiştirebileceğimi zannettiğim zamanlar... O boş geçtiğini düşündüklerim; işte onları istiyorum! Belki de kendime eziyet bu.. Bu... Gerekli. Öldüğümde... Ölemezmişim gibi geliyor ya. Sevdiklerim gidemezmiş gibi... Her söylenen gerçekmiş gibi... Gitseler ne olacağını bilmiyorum. Yalnızım belki de. Belki de hepsi hayaldir. Ya da yalan.. Bunu düşünemiyorum işte. İnanmak istiyorum bazı şeylere.. Kanıtlamak istiyorum, kanıt istiyorum. Kaç yaşında olduğumu hatırlamıyorum ama çok eskiydi... Bulutlarda yüyüyebileceğimi zannediyordum. Kıyamete daha yüzyıllar olduğunu sanıyordum. Nasıl başladığımı bilmiyordum. Perilerin olduğunu ve bana sihirli güçler vereceklerini sanıyordum. O küçük pencereden baktığımda gördüğüm mavilikte sonsuzluğu arıyordum...İnanıyordum. Gökyüzü turuncuydu istediğim zaman, istediğim zaman da mor. Gerçekten düşündüğüm kişi olabileceğimi sanıyordum... Zeki olduğumu sanıyordum.

18 Haziran 2009 Perşembe

Kısa

Gerçekten, ne düşünmüştüm ki? Sokaklarda her türden insan... Hepsinin ayrı bir hikayesi var. Ne tuhaf aslında; küçücük dünya, sonsuz düşünce... Bazı şeyleri anlayamıyoruz bile. Ne sanıyorum ki kendimi? Her şeyi anlatsam bile kim duyar ki beni? Kim dinler?.. Dünya üzerindeki bütün görüşleri küçük bir kağıt parçasına sığdırmak gibi... En sonunda hiçbirini birbirinden ayıramazsınız.
Hayatı ikiye ayırıp bakmalı dünyaya... Ama bunu yapamıyorum ben. Hepsi birbirine karışıyor. Bazı şeylerde suçlayacak birini arıyorum, ama benim sadece... Aslında anlatıyorum neden anlayan yok? Bir şeye bağımlı olmak gibi... Belki bunları söylemiştim... O su damlası çok büyüktü karınca için, bunun gibi işte. Bir toz parçasına sarılmak gibi... Kitaplarım nerde şimdi? Tuhaftı... Yıldızları görmek istemiştim hep, ama sokak lambasının yanmasını da çok isterdim... Yıldızları terk ettim sanırım. Çok şey kazandım, kaybettiğimden daha çok.Gerçekten gülüyorum ben. İşte bunu kazandım.. Farklı renkler gördüm, bunu kazandım. Şimdilik kazandım...

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Çok ışıklı...

Gitsin istiyorum! Keşke hiç başlamasaydı, keşke hiç gerçekten mutlu olmasaydım! Keşke yakın olsaydı...Her yönden. Gerçekten, gerçekten... Bir sürü şey var kafamda ama o kadar karışıklar ki... Burda, hemen yanımda. Kedimin yerinde belki... Küçük... Işık... Sönüyormuş meğer. Yemin edebilirim buna... Herşeyden daha gerçekti aklımdakiler... Şimdi neden gittiler?.. Kafamı koyabileceğim bir yer yok mu?.. Şu dünyada... Şu hayatta... Çok acımasız işte... Sesim güzel değil diye şarkı bile söyleyemiyorum baksanıza... Bak! Sana diyorum! Beni duymanı istiyorum. Zihnimi okuyabilseydin keşke, anlatamadıklarımı duyabilseydin... Belki yapabilirsin ama... Sanmam, istemezsin... Gerçekten farklı bir şeyler vardı... Göremediklerini görüyordun... Göremediklerini görüyorum ben... Aynı... Ama farklı...Ve herşeyden çok... Herşeyden, renklerden bile diyebilirim... Anlatmaya çalışıyorum neden anlamıyorsun! Keşke... Keşke! Kabullenemesem keşke... Unutmasam keşke... Ve keşke yakın olsa... Farklı olmasa. Pencereden baktığımda ne gördüğümü biliyordun... O gün güneşe baktığımda ne olduğunu biliyordun... Sen söylemiştin zaten, gülümseyecektim biliyordun. Anlıyor, eminim... Bir şarkı bul, hadi. Seni anlatsın her cümlesi... Bir resim çiz, gerçekleri yansıtsın ama ışıklar da olsun içinde... Bir dünya kur, beni de al. Bir yere git, beni de al.. Yollara düş nereye gideceğini bilmeden, beni de al... Çekip çıkar beni burdan, ama bunları unutmayayım. Çünkü ne olursa olsun güzeldi, aydınlık gerçekleri özleyeceğim...

22 Mayıs 2009 Cuma

"Sen..." Ben...

Yazıyorum... Sabahtan beri bir şeyler yazıyorum çiziyorum. Parmaklarım acıyor ama umurumda değil, yazmalıyım. Düşünceler çok karışık... Işık yok, okuyamıyorum onları. Pembe gözlüğümün rengi solmuş, hayallerim rengarenk değil. Çok cansız. Aslında canlı ama... Bir şey ifade etmiyor. "Yarın var.. Sonsuzluk bizim"..."Keşke burda olsaydın"..."Keşke burda olsan...hep."..."Bu kadar."... Of.. Bütün düşüncelerimi dağıtmak istiyorum. Konuşamayacak kadar aptallaşmak istiyorum ve öyle kalmak... "Keşke... Keşke!"...
"Ve o bekleyebildi..."Sen de beklemelisin...
"Geçmişe bakma." Bakmayacağım...
"Korkma..." Korkmuyorum...
"Asla geç olmayacak..." Çok geç...
"Aklın nerde senin!" Bilmiyorum...
"Düşün..." Düşünmek istemiyorum!
"Bir kelime tut aklından..." Tuttum...
"Ne?" Söylemeyeceğim...
"Deliriyorsun..." Deliriyorum...
"Sen küçük, işe yaramaz bir çocuksun!" Evet öyleyim...
"Salak!" Belki...
"Uyuman gerekiyor" Sadece biraz daha kahve içmem gerekiyor...
"Dönüp duruyorsun aynı yerde..." Kayboldum...
"Düşün, hadi." Düşünemiyorum.
"Sınırlara dikkat et..." Sınırları görüyorum...
"Uyum sağla biraz." Onlar uyum sağlasın!
"Düşün." Kafayı yiyorum...
"Düşün." Olmaz!
"Düşün." İstemiyorum!
"Kaçamazsın." Kaçarım. Yarın var... Sonsuzluk bizim!!
"Öleceksin." Bunu yarın sabah tekrar söyleyeceğim...
"Öleceksin." Ölmeyeceğim.
"Öleceksin." Kanıtı var mı?
"Sonsuzluk SİZİN değil, ONUN." Sonsuzluk bizim!
"Aptal." Sadece körüm...
"Saklambaç oynayabileceğinizi mi düşündün?" Oynuyoruz...
"Oyun oynayamazsınız..." Oynarız.
"Koşamazsınız." Koşarız.
"İnanamazsınız." O inanır, ben inanamam...
"Her gün ve her gün..." Sonsuza kadar...
"Uyu" Uyuyacağım.
"Hemen." Kahve içmem gerekiyor...
"Hemen." Bilgisayar...