24 Nisan 2010 Cumartesi

On Sekizinci Kez Kırk

Mello son taşı da koyduktan sonra durdu. Bu küçük çakıl taşlarını 27. kez düzenli bir sıraya sokmuştu. Kafasını kaldırıp sokağa baktı. Karanlıktı, soğuktu ve kimse yürümüyordu... Kimse gelmiyordu... Matt gelmiyordu...

Caroline gözlerini sımsıkı kapadı. Bu, hastanede geçirdiği üçüncü günüydü. Artık ağlamıyordu. Artık bir hemşire geçerken heyecanlanmıyordu. Artık doktorlar panikle Matt'in odasına dalınca korkmuyordu. Korkamıyordu. Korkmaya bile gücü yoktu ki...
Gözlerini açtığında herşey aynıydı. Beyaz, boş duvarlar... Bir doktor Matt'in odasına girdi. Caroline doktorun asık yüzüyle odaya girdiği gibi çıkmasını bekledi.

1 dakika...
2 dakika...
Tik...Tak...

Mello 32. kez dizdiği taşları özenle topladı. Ve yine başladı... Birinci taş... İkinci taş onun yanına... Üçüncü taş... Yanlış yaptın, baştan.

6 dakika...
Caroline bir yıl kadar uzun hissettiği bir süreden sonra ilk kez merak duygusunu hissediyordu.

"Matt neden söz verdiği gibi gelmedi?.." diye düşündü Mello taşları 34. kez dizerken. Matt'in onu affetmediğini düşünüyordu. Mello hep sinir krizleri geçirir ve bu sırada da hep Matt'e bağırırdı. Matt hep affederdi. Neden bu kez Mello'yu cezalandırıyordu?..
Önünde düzgünce dizilmiş duran çakıl taşlarına baktı. Ne zaman Matt'i özlese Mello taşları Matt'in sürekli yaptığı gibi dizerdi.  Matt'i özleyince onun yaptığı şeyleri taklit etmek Mello'yu rahatlatıyordu. Matt'in neden taşları böyle dizdiğini bilmiyordu, umurunda da değildi. Matt'in bazı garip alışkanlıkları vardı. Mello bunları seviyordu. Taşları 35. kez dizerken Matt'in kendinde sevecek ne bulduğunu düşünmeye başladı...

12 dakika...
Doktor sonunda ifadesiz bir yüzle Matt'in odasından çıktığında Caroline ayağı kalkmış, adama merakla bakıyordu. Birkaç saniye öylece durdular. Sonra birden Caroline'in beklediği şey oldu.

Mello sarışındı. Matt Mello'yu bu yüzden seviyor olabilir miydi? "Hayır.." diye düşündü Mello. Bu kadar basit bir şey için Matt oyunlarda Mello'nun onu yenmesine izin vermezdi. Mello'nun gerçekten kafası karışmıştı...

Sonunda doktorun gülümsemesiyle Caroline'in tüm kasları aniden gevşedi. Dengesini toplamak için doktorun omuzundan destek aldı.
"Birazdan uyanır." dedi doktor Matt'in odasına bakarak.
Caroline gülümsedi. Hayatında ilk kez gerçekten gülümsedi.

Mello taşları 40. kez diziyordu. Hiç 40. dizişten öteye, 41e gidemiyordu. Çünkü Matt de öyle yapıyordu. Mello'ya hep taşları 41 kere dizmesi gerektiğini söylüyordu. Ama 40tan sonra hep yine 40 diyordu... Buna rağmen, 40da bırakıp Mello'nun yanına gelirdi. Bu, Mello için onu gerçekten sevdiğinin göstergesiydi. Ama Matt için sıradan bir trajediden başka bir şey değildi bu...

Matt'in gözlerini açtığını görünce Caroline sevinç çığlıkları atmamak için kendini zor tuttu. Anında oturduğu yerden kalkıp Matt'in yatağının yanına gitti. Matt gözlerini tamamen açtıktan sonra etrafına bakındı. Sonunda gözleri Caroline'in gözleriyle buluştu. Çok kısık sesle bir şeyler mırıldandı. Caroline duymak için daha da yaklaştı.
"Mello...nerde...Mello...beni bekliyordur.."
Caroline parmağını Matt'in dudaklarına bastırdı. "Sakin ol..." dedi yavaşça. "Mello iyi. Seni görünce çok sevinecek." Birden kendini çok suçlu hissetti. Mello'nun nerde olduğunu bilmiyordu aslında. Ama bunu Matt'e nasıl söyleyebilirdi ki? Hem de böyle bir zamanda...

1 gün...
2 gün...

Mello kafasını kaldırıp boş sokağa tekrar baktı. Sonra Taşları 40. kez dizmeye geri döndü. Matt neden bir haftadır gelmiyordu? Başına kötü bir şey gelmiş olabilir miydi? Yoksa hâlâ Mello'ya kızgın mıydı?
Mello dizdiği taşları sırasıyla topladı. Sonra da tekrar 40. kez dizmeye başladı... Matt taşları nasıl dizdiğini Mello'ya anlatmıştı, ama nasıl 41e ulaşılacağından hiç bahsetmemişti.
Yine 40 ve yine 40...
"Ve  on yedinci kere 40. dizişim de bitti..." diye mırıldandı Mello on yedinci kez 40. dizişini toplarken. Sonra tekrar dizmeye başladı...
"41" dedi sıcacık bir ses.
Mello kafasını kaldırıp sokağa baktı -boş değildi. Gelmişti. Matt sözünü tutup gelmişti.
Mello yavaşça kalktı ve Matt'e doğru yürüdü. Matt şaşırmış görünüyordu ve kımıldamıyordu. Mello Matt'in önünde durdu. Birbirlerine sarıldılar ve birkaç saate dönüşen birkaç dakika boyunca öyle kaldılar.
"Matt... Beni affettin mi" diye fısıldadı Mello Matt'in kulağına. Hâlâ Matt'i bırakmamıştı.
"Sana hiç kızmadım, Mello."
"Peki bir şey sorabilir miyim..."
"Tabi... "dedi Matt. Sesinden merakı anlaşılıyordu.
"Beni neden seviyorsun?"
Bir süre sessizlik oldu. İki kişi de cevabı merakla bekliyordu.
"Ben... Sen çok sinirlisin, evet.. Ama seni buna rağmen seviyorum. Çikolatayı benden çok sevdiğinden şüpheliyim, ama bu da sorun değil... Bazen fark etmeden beni kırıyorsun ama... Ama seni yine de seviyorum. Ve... Seni neden sevdiğimi bilmiyorum."
"Matt... Beni bir daha yalnız bırakma." dedi Mello titrek bir sesle. "O taşları sensiz 41 kere dizemem Matt..."

Hiç yorum yok: