7 Ekim 2010 Perşembe

Şimdi

Bomboş, renksiz bir dünyada kaderimle saklambaç oynamaktan daha delice ne olabilir?...
Tüm evler terk edilmiş. Yollar yeni adımlar için yalvarıyor.
Duvarlara simsiyah yazılmış anlamsız cümleler;


Ben olsam geri dönerdim.
Birkaç adım daha atarsan pişman olacaksın.

Görmezden gelmeye alıştım ben. Başkalarının umutsuzluğu benim sorunum değil...
Minicik parıltılarla dolu, terk edilmiş bir oyuncak dükkanı. Kapıyı açabilmek isterdim... Kilitli.


Hadi, bomboş bir dünyada hayali arkadaşlarınla oynamaya devam et.


Kurumuş dallarıyla, yaşlı bir ağaç. Ona yardım edebilseydim... Daha erken gelebilseydim...

Hepsi senin suçun. Öyle olmasa bile herkes öyle sanıyor.
Burda keşfedilecek yeni şeyler yok... Git ve uyu.


Pişman olmak çözüm değil... Yazılanları silemezsin, yalnızca yanlarına yenilerini yazabilirsin.

İnsanlar kalemleri yok etti.
Kimse daha fazla yazı yazılmasını istemiyor.
Tüm bu umutsuz yazılar senin yüzünden var.


Köşede bir yerde mutlaka bir kalem olmalı... Gitmeden önce en azından bir tane saklamış olmalıyım.
Çok tanıdık bir tarçın kokusu. Eski evime yaklaştım.

Hemen, şimdi geri dönebilirsin. Bu boş dünyayı kendi haline bırak.
Artık burda kimse seni beklemiyor. Kimse sevmiyor.


Odam örümcek ağlarıyla kaplanmış olsa da benim odam. Lacivert, küçük bir boya kalemi... Bu işimi görür. Yazmaya hemen başlamalıyım.

Bizim kusursuz düzenimizi bozdun.


Yazmak yerine düzeltmek daha doğru olabilir...

Bizim kusursuz sıkıcı düzenimizi bozdun. Teşekkür ederiz.
Duygular yalnızca insanı zayıflatır aydınlatır. Gerisi insana kalmıştır.


Bu evlerde hayat vardı...
Peki şimdi herkes nerde?

Umut, eninde sonunda sönecek sönmesi imkansız olan bir ışıktır.
İnançlar, görülemeyecek kadar küçük ve değersiz şeylerdir. Buna rağmen, dünyayı tek bir dokunuşlarıyla değiştirebilecek kadar değerli ve güçlüdürler.


Belki de burayı kendi haline bırakmam gerekiyordur...
Belki de buradaki insanlar böyle bir dünyayı hak ediyordur.
Belki düzeltmek kötü bir fikirdir, yazmam gerekiyordur...

Yanıtlar hep oradadır, yalnızca soruyu duyana kadar saklandıkları yerden çıkmazlar.


Hiçbir şey bilmiyorum sanırım... Hem bu dünyayla ilgili, hem de kendimle ilgili.

Bir şeyler öğrenmenin tek yolu, bir şeyler "yaşamaktır".

Şimdi, gitmek için en uygun zaman...

1 yorum:

mine dedi ki...

renksiz bir dünya denilse de sevdim fondaki renkleri hatta günlükler içinde ilk defa gördüm galiba
içimizdeki güzel renklerin yol göstermesi dileğiyle...