12 Ekim 2010 Salı

Üç Gümüş Yaprak

 Jonathan otuz dört yılının tek kelimelik özetini düşünürken Deja derin bir nefes aldı.
"İlk iki gümüş yaprak hepimize gönderildi. Üçüncüsünün de çok yakında geleceğine eminim... Öleceğiz, Jonathan."
"Bunu biliyorum..."
Jonathan'ın beklediğinin aksine, Deja'nın yüzünde öfkeli bir ifade belirmişti. Bağırmak için doğru kelimeleri aradığını hissedilebiliyordu.
"Biliyor musun? Gerçekten mi? Peki niye hâlâ gelecek için planlar kuruyorsun?!"
Cevap vermeye gerek bile yoktu... Jonathan arkasını dönüp gitti. Bazen her şey inanılamayacak kadar basit oluveriyordu. Deja'nın yapayalnız ölmesine izin vermek, onu sonsuza gömüp yok etmek o kadar kolaydı ki...
"Ben birilerini bu kadar kolay silebiliyorsam, birileri de beni bu kadar kolay silebilir mi?.."
Endişe ve korku, duvarda yavaşça yayılan çatlaklar gibi ilerlemeye başlamıştı. Neden bu kadar önemliydi ki nasıl öldüğün?.. Neden önemliydi yalnız olmamak?
Jonathan bir saniyeliğine her şeyin donduğunu hissetti. Sonra o his yok oldu, ama garip bir şeyler vardı...
"Yukarı bak."
Fısıltı daha Jonathan gerçek olup olmadığını anlayamadan gitti. Tedirgince gözlerini gökyüzüne çevirince gördü... Parlak, gümüş rengi yaprak zarifçe süzülerek Jonathan'ın omuzuna kondu. Üçüncü yaprak gelmişti... Yolun sonu gelmişti. Yaprağı yere attı.

"Jonathan!" Steve'in sesi çok yakından geliyordu.
"S-steve... Neden geldin?" Jonathan sesinin neden titrediğinden emin değildi... Soğuktan mıydı, yoksa korku muydu ürpermesinin sebebi...
"Deja çok karamsar... Umut var. Hep var. Hâlâ ölüm kesin değil ki... Üçüncü yaprak hâlâ gelmedi."
Jonathan kederle gülümsedi. Steve'in umudunu kıramazdı, kırmamalıydı.... Onu hep koruyan kişi olarak, son ana kadar umutlu, mutlu olmak en büyük hakkıydı
"Steve... Umut var, hep olacak..." Jonathan düşünmek için biraz durdu. Onu en çok üzecek şey, kimsenin elinden tutmaması olurdu ölecekken... Yapayalnız kalmak...
"Deja'nın yanına git Steve. Çok korkuyor... Ona yardım et."
"Sen gelmeyecek misin?"
Steve'e doğru dönüp hafifçe gülümsedi Jonathan. "Geleceğim..." Son nefesinin bembeyaz buharı gökyüzüne yükselirken, tek hissettiği şey huzurdu.

Hiç yorum yok: