2 Ekim 2010 Cumartesi

Güçlü ve Sakin

Güçlü ve sakin olmayı Jack öldüğünde öğrendim.
Kanı, bembeyaz karı kırmızıya boyamıştı. O soğuk gecenin ortasında öylece, bomboş bir bakışla yatıyordu yerde... Gülümsediğini gördüm, dudaklarını oynattığını gördüm... Hâlâ orada olduğunu gördüm. Oysa yalnızca görmek istediklerime bakıyordum o an.
Yanımda küçücük bir kızla kalakalmıştım, karlardan bile daha saf olan... Yavaşça yere oturdu. Elini düşürdüğü bembeyaz güllerin üzerinde gezdirdi. Kar gibi, onlar da kırmızıya boyanmıştı. Titreyen elleriyle gülleri dudaklarına değdirdi usulca. Ağlamadı, ağlayamadı belki. Ama fısıldayarak Jack'i çağırması acı dolu çığlıklardan daha beterdi.
"Jack?"
...
"Jack... Orada olduğunu biliyorum..."

Güçlü ve sakin olmayı Jack bana cevap vermediğinde öğrendim...
Fısıltılar haykırışlardan da öteye geçmişti. O kız ağlamıyordu... Ama umut dolu gülümsemesi her şeyden daha çok yakıyordu canımı. Burnundan sıcacık bir buhar yükseliyordu görünmeyen yıldızlara, Jack'in yanına... Konuşmak isteyip de yapamayan bir melodi gibi, gözlerini kapattı küçük kız, yavaşça dudaklarını araladı... Hiçbir şey söylemeden, öylece durup bekledi tanrıdan bir işaret beklercesine. Hiçbir şeyin adil olmadığını anladı o zaman...
Hiçbir işaret yoktu.
Tek bir soluk bile...

Güçlü ve sakin olmayı nefesim kesildiğinde öğrendim.
Kahkahaları yırtan bir gürültü duyuldu... Anlam veremeden etrafıma baktım... Sonra yerde yatıyordum. Adımlarımın karda yarattığı küçücük oyuklar ılık kanla dolmuştu. Gökyüzüne baktım, kar tanelerinin doğduğu yere. Sanki saniyelerimdi düşenler...
Ve son kar tanesi dokundu buz gibi zemine Sessiz, çok sessiz bir çığlık duyuldu.

"Jack?.."

Hiç yorum yok: