7 Mart 2010 Pazar

Bağlantılı Deneyimler

Dümdüz bir gün... Bir doğru parçası gibi. Adından belli zaten... Pa-zar. En azından benim için...

Yarın da dümdüz, sonra üçgen... Sa-lı. Pembe gibi, pembe üç gibi, üç üçgen gibi, üçgen salı gibi, ya da salı üçgen gibi... Lanet olsun kimin umurunda. Çar-şam-ba. Kare... Mavi... Dört... Per-şem-be. Altıgen... Mor... Altı... Cu-ma. Beşgen... Kırmızı... Beş... Cu-mar-te-si. Dikdörtgen... Turuncu... Sekiz...

117. kez What Sarah Said şarkısı çalmaya başlıyor kulaklığımda. Turkuaz gibi... Deniz kokusu gibi... Dört ya da iki gibi...

İçimde bir yerlerde renkli ışıklar var. Onları dışarı çıkarmak için çabalarken...

Far Far... Ne güzel bir şarkı. Pamuk şekere ve üçe benziyor, ama dikdörtgen.

...herşey birbirine bağlanıyor sanki. Korkucesaretölümyaşamhüzünsevinçrenklerkokular...

Kitaplardan kopya çektiğim çok mu belli diye düşünmekten alamıyorum kendimi... Ama duygularımı sıralamanın en iyi yolu bu şuan. Kendimi esrarengiz bir çantanın kilidini açıyormuşum gibi hissediyorum... Neyin kilidini açıyorum gerçekte?..

Bacaklarım uyuştu sanki...

Deja vu. Bu gün kaçıncı kez oldu bu his?

Kimbilir... Belki on bin kez...

Üç noktaları seviyorum. Çünkü yazının sürekli devamının geleceğini söylüyorlar... hatta bittiğinde bile. Bu şekilde sanki sonsuza kadar yaşayacakmışım gibi hissediyorum...

Yaşamayacaksın. Ama bu önemli değil... Önemli olan şu an ne hissettiğin, ve şu an ölü değilsin; yazı devam ediyor.

Hayır, bitti. Kalemi şimdilik bırakıyorum... Dinleneceğim.

Ama ben bırakmıyorum. Uyumaya ihtiyacım yok. Yemek yemeğe de... Üç noktalarımla dolu eserlerim var, ben ölsem de onlar yazacak tarihimi... Gecenin karanlığı bile susturamayacak sesimi.  Yüksek canavarlarla çevrildi etrafım, ama yılmadım. Hayallerimi solduramaz hiçbir gölge... Karanlığa boğamaz beni. İleriye bakmak yeterlidir ölmemek için, çünkü her gölgenin önünde bir ışık demeti vardır...

Şekillerde kayboldum sanki...

Hiç yorum yok: