3 Temmuz 2010 Cumartesi

Meleklerin Ağladığı Yer

Yorgun sözlerin arkasına saklanan keder gibiydi kaçış. Aldatıcıydı.

Tellerin arkasındaydı özgürlük... Sigaramın dumanındaydı. Düşünmüyordum, düşünemiyordum. Yalvarıyordum geceleri Tanrı'ya... Herşeye rağmen, bir saniye bile utanmadan.

Sokağın en sonunda ağlayan bir piçtim ben. Yukarı bakıyordum... Meydan okurcasına gözyaşlarımla akıyordu tüm makyajım. Herşeye rağmen, bir saniye bile utanmadan bakmaya devam ediyordum...

Tüm o kolumdaki kesikler... Bir farenin son çığlıklarından başka bir şey değildi insanlar için. Zaten yüzsüz bir fareden başka bir şey olamazdım ben...

Bir saniye bile.. Bir saniye bile utanmadan bir meleğin bedenini yiyip bitiriyordum. İçimdeki o adamı bir kez daha vuruyordum kalbinden.

Tetiği çekişimi anlatıyordum. Nasıl çığlık attığını... Nasıl ağladığını... Nasıl yalvardığını Tanrı'ya benim gibi... Nasıl kanlar içinde kaldığını... Kıvrandığını, yıkıldığını... Nasıl intikam aldığımı kendimden...

Nasıl bir deliğin içine sıkıştığımı biliyordun başından beri. Sen anlıyordun...

Küçümser bakışlardan kaçarken yüzümü örtüp beni koruyandın sen. Tüm o süslü cümlelerin arasındaki tek sade kelimeydin. Kendindin.

Son sözündü beni yıkan. "Benden hızlısın... Biliyorum."

Ne kadar hızlı olursan ol kurtulamazdın kararsızlıktan. Yolun sonu hep seni çağırırdı, biliyordun.

O piçin ağladığı yer... Hiç yakanı bırakmazdı. Biliyordun.

Hiç yorum yok: