24 Mayıs 2010 Pazartesi

Yanlış bedende yanlış bir ruh...

Elizabeth hızla yürümeye devam etti. Yavaş yürümeyi sevmiyordu; tüm o insanların yüzlerini tek tek görmeye dayanamazdı. İnsanlar... Huzursuzdu. Ve onlara baktıkça onların huzursuzluğunu kendi damarlarında hissediyordu Elizabeth. Adeta binlerce cam kırığı saplanıyordu vücuduna...
Sonunda eve geldiğinde hava kararmıştı. Ablası daha gelmediği için rahat hareket edebilirdi. Odasının kapısını ne olur ne olmaz diye kilitledi, odadaki tüm ışıkları söndürdü ve perdeleri kapattı. Karşısında Monica'nın olduğunu düşünerek konuşmaya başladı... Ses tonuna dikkat etti. Bazen sesi, her şeyi değiştirebiliyordu.

Elizabeth, hep Tanrı'nın onu yanlış bedene yerleştirdiğini düşünerek yaşamıştı. Onu bir erkeğin bedenine yerleştirecekken kafası karışmış ve bir dişinin bedenine yerleştirmiş olmalıydı... Başka bir açıklaması olamazdı bunun, en azından Elizabeth için. Her gece Tanrı'ya bunu düzeltmesi için yalvararak uyuyordu. Bu dişi beden kontrol edilemiyordu sanki. Duygularını ifade edemiyordu...

Bu artık onun için fazla zordu.

Hiç yorum yok: