14 Eylül 2010 Salı

Fısıltı

Camımı esir almış buğu gözlerimi sarıp sarmalıyor yavaşça... Şemsiyesi olmayan adam yok oluyor pek bir renksiz dünyamdan. Mutfaktan hiç ses gelmiyor... Hiç.
Eski dost sonbahar çat kapı giriyor odama, ruhuma işliyor... Yağmurları içime akıyor. Herkesin unutmak istediği damlalar onlar... Yerler ıslak, kimse adım atmıyor. Kimsenin ayağı minik minik dalgalara dönüşmüyor...
Mutfak boş belki... Belki de gitti. Kalkıp bakmaya bile halim yokken gerçekten umurumda mı sanıyorsun?
Sen hep durup izlemeyi sevdin zaten...
Cılız rüzgarın bile önünde duramıyor hiçbir şeyim... Uçuşup duruyorlar saçlarım gibi, bana aitler, ama benden bağımsızlar.
Çok kere dinlenen sıkıcı bir melodi gibi dolduruyor kulağımı gök gürültüleri.
Kimse yok... Kimse onları izlemiyor benden başka.
Ve en kulak tırmalayanı da tek bir nefes... Yalnızca bir...


Hiç yorum yok: