8 Eylül 2010 Çarşamba

Üç Dakika

Bir şarkının hayatınızı değiştirmesini bekleyebilirsiniz.
Ya da bir şarkıda hayatınızı değiştirebilirsiniz. 

Yüzümü yağmura dönüp ileriyi izlemeye başladım. 
"Kimi bekliyorsun?"
Deliliğimin kanıtı olan yanımdaki adama verebileceğim hiçbir cevap yoktu. Ne diyebilirdim ki? 
"Sana diyorum!"
Gözlerine keskin ve ısrarcı bir bakış takmıştı. Bu beni rahatsız ediyordu, ona bir cevap vermeliydim... Ama çok saçmaydı. Eğer o gerçekten de benim hayalimse...
"Cevabı biliyor olmalıyım değil mi? Evet biliyorum. Ama sen söyle istiyorum. Acı çekmeni istiyorum."
"Sen bensin! Neden acı çekmek isteyesin ki?"
"Çünkü ben doğmadım, yaşamıyorum, ölmeyeceğim. Hiçbir şey hissetmiyorum. Ama sen hissediyorsun!"
"Hiç!! Hiç kimseyi beklemiyorum tamam mı!?"
"Güzel..."
Huzurlu olması gereken koyu sessizlik sonunda geri dönmüştü. 
"Ta ki bir şarkının çaldığını fark edene kadar..."
Telefonum çalıyordu. En sevdiğim şarkının ilk kelimelerini duymak beni biraz da olsa rahatlatmıştı. Yine de yanımdaki adamın gerçek bile olmayan merakı binlerce iğne gibi her yerime batıyordu. Kimin aradığına bakmayacaktım...
"Bana inat, değil mi?"
Cevap vermeyecektim...
"Seni parmağımda oynatabiliyorum, görüyorsun işte!"
Sinirlenmeyecektim....
"Kimin aradığına bakmayacaksın çünkü bakmanı BEN istemiyorum! BEN! Gerçek bile olmayan biri!"
"Lanet olsun kapa çeneni!!"
Bu koşullar altında sakin olmaktan söz edilemezdi. Yanımdaki herifi zayıf noktasından vurup yok etmeliydim. Ama o bendi, ya da ben o... Plan bile yapamazdım.
"Şarkı çalmaya devam ediyor...La la la..."
"İstiyorsan telefonu senin eline tutuşturayım ve kimin aradığına sen bak..."
...
O hiçbir şey yapamazdı. Zayıf noktası buydu. Onun bir bedeni bile yoktu.
"Bakabilir misin? Bakamazsın. Zavallının tekisin! Bana muhtaçsın! Seni hayal etmem gerekiyor, yoksa öleceksin!"
"Peki ya hayallerini kontrol edemezsen?"
Kendi kendime cevap vermeyecektim. Kesinlikle ama kesinlikle vermeyecektim... Bu sefer olmazdı...
"Şarkı devam ediyor... La la la..."
Telefonum kararlı bir şekilde çalmaya devam ediyordu. En sevdiğim şarkı bile beni rahatlatamıyordu şimdi. Kendime bir yumruk atsam yanımdaki adamın da canı yanar mıydı diye merak etmekten kendimi alamıyordum. 
Kimin aradığına bakabilirdim... Sonra telefonu açıp delirdiğimi söyleyebilirdim, yanımdaki heriften bahsedebilirdim ve büyük ihtimalle beni bir hastaneye yatırırlardı.
Ya da kim olduğuna bakmadan telefonu kırıp ilerideki boşluğa doğru yürüyebilirdim. Nasılsa yol bir yerlere götürürdü... Yollar hiç ihanet etmezdi. 
Telefon hâlâ çalıyordu, şarkının sonuna gelmek üzereydi. Hava yağmurluydu. Yanımda gerçekte olmayan bir adam vardı ve uzaktan insan sesleri geliyordu. 
"Gözlerini aç."
"Ne?.."
Manzara harikaydı. Yağmur azalmıştı ve uzaklarda bir yerde bir gökkuşağı belirmişti. 
"Yaşamıyorum galiba... Ama yaşadığımı hissediyorum."
Bu adam ilk kez mantıklı konuşuyordu. Gökkuşağı... Gerçekten de mükemmel hayatımın sonu gelmiş olabilirdi. Ama oraya baktıkça yaşadığımı hissediyordum.
Buraya doğru koşan kızları gördüm. Bir zamanlar arkadaşım olan şeytanları gördüm... Yalanın bedenini gördüm ben. 
Söyledikleri şarkının hayatlarını değiştirmesini bekliyorlardı...
Evet, bunu ben de yapabilirdim. 
Ama ben bir şarkıda hayatımı değiştirmeyi seçtim. Ve gökkuşağının başlangıcını bulmak için ilk adımı attım. Yanımda kimse yoktu. Yapayalnızdım...
Ve telefonun çalması durmadan önce şarkının son sözleri duyuldu... Hiç anlayamadığım sözler... 

Üç dakikalık kısa bir şarkı... Üç dakikada delirdim, üç dakikada öldüm... Ama en önemlisi... ben üç dakikada yaşadığımı hissettim. 

Hiç yorum yok: