19 Ağustos 2010 Perşembe

Adalet

-Neden?
-Neden olmasın ki?
-Çünkü olması için bir neden yok.
-Olmaması için bir neden var mı?
-Bir şey ya olur, ya olmaz... İşte olmamasının nedeni.
-Hiç var olmamış biri yaşamıyordur. Ama bu ölü olduğu anlamına da gelmez...
-Daha fazla duymak istemiyorum... Kes içimde yankılanmayı.
-Uzun, sapsarı saçların nerede Sarah?
-...
-Yoksa hiç olmadılar mı? Hiç var olmamışlarsa, orda olmadıklarını söyleyemeyiz... Olduklarını da söyleyemeyiz... O zaman...
-Kes şunu...
-...Upuzun, sapsarı saçların nerede Sarah?
-Kes sesini! Ben Sarah değilim!!
-Çünkü Sarah öldü... Çünkü onun saçlarını kestin... Onu boğulurken izledin... Belki de...
-Sarah diye biri yok!! Git başımdan!
-...Sarah'yı sen boğdun. Kollarını rüzgarla bağlayıp onu denize attın... Yıldızlarla onu çekip ordan çıkardın... Sonra da kimse bulamasın diye turuncuya sakladın...
-Neden ben?...
-Emeklemeden yürüyemezsin....
-Neydi bu şimdi?
-Neden diye soramazsın... En ilkel sorudan başlamalısın... Ne.
-Ben... Neyim?
-Kaçığın tekisin. Çirkinsin. Katilsin... Sıradaki soru; nasıl.
-Bu bir oyun değil.
-Tam aksine, benim hep kazandığım bir oyun bu... O sihirli soruyu önce sen söyle, cevabı kazan. Adil değil, hayat gibi.
-...
-Sorunu sor. 
-Ben... Bilmiyorum... Nasıl bir kaçığım? Ya da nasıl bir çirkin, nasıl bir katil?
-Fazla zeki bir kaçık, kusursuz bir çirkin, masum bir katil...
-Kazandım mı?
-Son soru... En karmaşık soru... Neden? Soruyu bul, cevabı kazan...
-Bu saçma.
-Senin o minik hayatın da saçma. Bul şu lanet soruyu, eve erken gitmek istiyorum...
-Neden masum bir katilim?
-Çünkü sen hiçbir...
-Hayır bekle.
-...
-Neden olmayayım ki?..
-Hiçbir neden yok.
-Kazandım mı?
-Kazandın, ödülünü de verdim. Şimdi git ve yatağına yat, herşeyi unutmaya çalışıp uykuya dal, seni aldatan erkek arkadaşını düşün... Onun seni sevdiğine inan.
-Hangi ödül? Ne ödülü? Bana ödül vermedin!
-...
-Hey?...

Hiç yorum yok: